İnsanlığın medenileşme evrelerine bakıldığında, gelişimin, iki temel unsur ile doğrudan ilintili olduğunu söyleyebiliriz; Ulaşım ve Haberleşme (İletişim). Yaklaşık 510 milyon metrekarelik mavi gezegenimizin % 70,8'nin sularla kaplı olduğu ve bu suların % 98’inin de denizler olduğu bilinen bir gerçek. Dünya ülkelerinin yaklaşık % 78’i deniz ve okyanuslara kıyısı olan ülkeler. Dünya nüfusunun % 50’si, sudan 200 km içeride bulunan alanlarda, suyun nimetlerinden –sadece besin anlamında değil, endüstriyel anlamda da- yararlanarak yaşamlarını sürdürmektedirler. Sadece bu gerçek bile, denizlerden/sulardan faydalanmanın etkinliği ve üstünlüğü için yeterli bir göstergedir. Bir başka deyişle denizler/okyanuslar yeryüzünde insanoğluna geniş yaşam alanı sunmaktadır. 15’inci yy ‘da coğrafi keşiflerle birlikte denizlerin önemi daha da öne çıkmış, insanlık, denizden daha çok yararlanabileceğinin farkına varmıştır.
Denizcilik gücünün tüm bileşenlerini kapsayacak ve her bir bileşenin birbiriyle etkileşimini de içerecek “bütüncül” bir model oluşturulması ve bunun için de en temel unsur olan o ülkenin genel bir denizcilik vizyonunun -uzakgörüşlü- olması gereklidir. Çağdaş bir Türkiye için “Denizciliği Türk’ün milli ülküsü olarak benimsemeli ve az zamanda başarmalıyız” sözleri ile bu vizyonu ilk vurgulayan ve de uygulatan da ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’tür. Bu vizyona ne kadar ulaşabildik? İlk bu soru ile başlamalıyız. Denizciliği milli ülkümüz olarak benimsedik mi? Ne kadar benimsedik? Kısa zamanda başarabildik mi? Cumhuriyet’in ilk yıllarından 1980’li yıllara kadar denizciliğin geliştirilmesi için karma ekonomi yaklaşımıyla misyonu devlet üstlenmiş olsa da ekonomik, sosyal ve teknolojik anlamdaki küreselleşme dalgasıyla birlikte çokuluslu şirketlerin dünya ekonomisini yönlendirmesi, iletişim alanındaki çarpıcı ve hızlı gelişmelerle birlikte denizciliğin de küreselleşmeden etkilenmesi kaçınılmaz olmuştur. Denizcilik "milli bir ülkü" olacaksa ki mutlaka olmalıdır, bu küreselleşme sarmalında denizci bir ülke olarak nasıl bir yer edineceğiz ya da edinmeliyiz? Coğrafi uzaklıkları ortadan kaldıran küreselleşmenin doğması ve gelişmesinin temel unsurlarından biri olan denizciliği yani denizcileşmeyi küreselleşmeden, küreselleşmeyi de denizcileşmeden ayrı düşünmek doğru olmaz. Küreselleşmenin, denizcileşme kavramı olmadan değerlendirilmesi, ‘yumurta mı tavuktan-tavuk mu yumurtadan çıkar?’ sorusunda olduğu gibi hiçbir zaman tam sonucu vermeyecektir. Çünkü denizcileşme, küreselleşmenin başat dinamiklerindendir. Kapsamlı ve bütüncül bir sürekli denizcileşme modeli ile bunu başarabilir miyiz? Burada bütüncül ifadesi ile, Münhasır Ekonomik Bölgede (MEB) yada son zamanlarda yaygın kullanımıyla mavi vatanda; deniz yüzeyi (yakın sahil ve uzak denizler), deniz üstü yakın atmosferik katman, deniz yüzeyinin altı yani denizin içi ve deniz tabanını kapsayan derinlemesine deniz dip yapısı dâhil; en genel anlamda coğrafik, hidrografik, oşinografik, jeomorfolojik, atmosferik vbg, olarak denizle ilintili her şeyi, her katmanı kapsadığı vurgulanmaktadır.
Bütüncül yaklaşım ile de Denizcileşme -Maritimization modelini (BDM) bir “yap-boz” ya da “yap-yeniden düzenle” oyunu gibi yani; “parçaların birleştirilmesiyle değişik şekillerin elde edilmesi” şeklinde tanımlayabiliriz.
Eğer bahse konu bileşenlerden herhangi biri; ekonomik vizyon, deniz gücü, denizcilik vizyonu, denizcilik kültürü veya denizcilik eğitimi ve bunların alt bileşenlerinden biri eksikse, model kurulamaz.
Bu nedenle denizci ülke olmanın bütüncül bir şekilde tamamlanması ve denizciliğin sürdürülebilir olması için sürekli denizcileşme modelinin-BDM'nin uygulanmasının gerekliliği kaçınılmazdır. Halihazırda, bu konuda kapsamlı bir çalışma yürütmekteyiz. Amacımız; Denizciliğin tanımlanmasında tüm soyut kavramları da içerecek şekilde, denizcilikle ilgili hiçbir kavramı dışarıda bırakmayacak bir yaklaşımla, denizcilik ve deniz gücü ile ilgili tüm bileşenlerin birbirleriyle etkileşimlerinin, aynı-zamanlı değerlendirilebildiği bir mantıksal model -bir master algoritma- geliştirmek. Bütüncül Denizcileşme Modeli (BDM) olarak adlandırdığımız bu model ile denizcileşme bileşenlerine ait elde edinilen veriler kullanılarak çıkarımsal -inferential- istatistiki metotlarla yaptığımız çalışmaların ilk sonuçları göstermiştir ki denizcileşmenin ana sonuçları olan zenginleşme, güvenlik sahalarını genişletme ve derinleştirme ve yenilikçi-özgür düşünme yeteneklerini kazanmış ülkeler, yukarıda belirttiğimiz bileşenlerle denizcilik gücünü oluşturmuş olan ve "denizcileşme" sürecini devam ettiren milletlerdir.
Son söz; her ne kadar ulaşımdaki gelişmelerle, iletişimdeki teknolojik gelişim, küreselleşmenin gelişmesini belirlese de, çağdaşlaşmanın ve küreselleşmenin başat dinamiği olan "sürekli denizcileşme", bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalı; milli ülkümüz olan denizciliğin geliştirilmesi ve sürekli denizcileşme için; yapay zekâ (AI) tekniği ile desteklenen "Denizcilik Bakanlığı'' gibi bütünleştirici bir kamusal otorite (bir öneri olarak; Denizcilik Bakanlığı Dijital Yönetim Başkanlığı) tesis edilmesinin de gerekli olduğunu ayrıca ifade etmeliyim.
Prof. Dr. Nurhan Kahyaoğlu
Not: bu yazımın öncülünü; https://www.marinedealnews.com/butuncul-deniz-ve-denizcilik-gucu-icin-cozum-onerileri/ linkinde bulabilirsiniz
Comments